Eğer siz de uzun zamandır geçmeyen bir hastalık ya da sürekli tekrar eden şikayetlerle yaşıyor ve "Bu hastalığa hangi ilaç iyi gelir?" diye arayış içindeyseniz üzgünüm: gittiğiniz yol sizi şifaya değil, oyalamaya götürür.
Fonksiyonel tıpta asıl sorulması gereken şudur: "Benim hasta olmama neden olan kök sebepler nedir?" Çünkü her bireyin hastalığa geliş nedeni farklıdır ve tedavi de kişiye özel olmalıdır.
Modern tıp, hastalıkların semptomlarına odaklanır. Her hastaya aynı ilaç, aynı protokol uygulanır. Ama kronik hastalıkların gerçek iyileşmesi için her bireyin yaşamı, beslenmesi, çevresel faktörleri dikkatle değerlendirilmelidir.
En sık karşılaştığımız şikayetler:
Halsizlik
Çabuk yorulma
Enerji düşüklüğü
Uyku bozukluğu
Depresif ruh hali
Sabah yorgun uyanma
Bu semptomlarla doktora giden kişilere genellikle "depresyon" tanısı konur ve antidepresan verilir. Oysa ki bu şikayetlerin altında çok farklı nedenler yatabilir:
B12 eksikliği (mide koruyucu kullanımına bağlı)
D vitamini eksikliği (güneş görememek)
Hipotiroidi (gluten hassasiyetine bağlı)
Omega 3 eksikliği veya ağır metal yüklenmesi (balık tüketimi dengesizliği)
Bağırsak florası bozukluğu (sık antibiyotik kullanımı)
İnsülin direnci (rafine şeker tüketimi)
Kronik hastalıkların bu denli artmasının en büyük sebeplerinden biri: doğallıktan uzak, katkı maddeleriyle dolu gıdalarla beslenme. Diğeri ise modern tıbbın sadece semptomlara odaklanarak kök nedenleri göz ardı etmesi.
Bugün bir hasta eğer birden fazla sistemle ilgili şikayet yaşıyorsa; dermatolog, endokrinolog, gastroenterolog gibi farklı uzmanlara gönderilir ve hepsinden ayrı ayrı ilaç alır. Sonuçta bir yığın ilaca bağlı ama hala şikayetleri devam eden bir tablo ortaya çıkar.
Şifa, kişiye özel ve bütüncül bir yaklaşımla mümkün olur. Bağlı bulunduğunuz yaşam koşulları, maruz kaldığınız toksinler, duygusal durumlar, bağırsak sağlığınız ve daha fazlası bu sürecin içindedir.
Fonksiyonel tıp bu bütün içiçe geçmiş sistemleri anlamaya ve iyileştirmeye odaklanır. Tam da bu nedenle ben bu yaklaşıma “geleceğin tıbbı” diyorum.
Modern yaşam tarzının tetiklediği kronik hastalıkların (kanser, kalp hastalığı, otoimmün hastalıklar vb.) %50 ila %80'inin beslenme ve yaşam tarzı ile doğrudan ilişkili olduğu bilimsel olarak gösterilmiştir.
Yani genetikten çok, çevresel ve epigenetik faktörler belirleyicidir.
Ancak tıp eğitiminde beslenmenin yeri yok denecek kadar az:
"ABD'deki tıp okullarında beslenme derslerinin ortalaması yalnızca 4,7 saattir." (Adams et al., 2015 - Journal of Biomedical Education)
Dolayısıyla beslenme kaynaklı hastalıklarda doğru beslenme planı yapamayan hekimlerin sadece ilaçla hastalıkları yönetmesi bekleniyor. Bu da iyileşmeyi değil, idare etmeyi sağlıyor.
Rafine şeker, gluten, süt ve işlenmiş gıdalar diyetten çıkarılmalı
Bol lifli, sebze ağırlıklı ve fermente gıdalarla bağırsak florası desteklenmeli
Omega-3 kaynakları (balık, ceviz), antioksidan zengini baharatlar (zerdaçal, zencefil) diyete eklenmeli
Su tüketimi arttırılmalı, kafein ve alkol azaltılmalı
Akupunktur
Nöral terapi
Hacamat
Ozon tedavisi
Fitoterapi
Meditasyon, nefes terapisi, egzersiz
Bu yöntemler kuşaktan kuşağa aktarlıp gelen sağlık birikimleridir. Artık bu alanlarda bilimsel çalışmalar da yapılmakta ve etkileri görülmektedir.
Kronik hastalıkların iyileşmesi mümkün. Ama bunun için şu soruyu sormak gerekiyor:
"Vücudum neden bu semptomları oluşturuyor?"
Doğru soruyu sorduğunuzda, iyileşme başlar. Çünkü semptomlar hastalığın sesi, ama nedenler derindedir. Ve orayı görmeden şifa yüzeyde kalır.
Not: Bu yazı yalnızca bilgilendirme amacı taşır. Tedavi için mutlaka bir uzman hekimle görüşünüz.