Bütüncül Tıp Nedir?

 

Alternatif Tıp mıdır?

 

Kliniğimize başvuran birçok hastamız, uyguladığımız tedavilerin “alternatif tıp” olup olmadığını merak ediyor. Hatta bazıları, bu yaklaşımı alternatif tedavilerle özdeşleştiriyor. Oysa ben bu noktada çok net bir ayrım yapıyorum:
Tıbbın alternatifi olmaz.

Benim uyguladığım yaklaşımın adı Bütüncül Tıp ya da Bütünsel Tıptır. Çünkü bu yaklaşım; tıbbı reddetmez, aksine onun sunduğu imkanları daha derin, daha kişiye özel ve daha etkili hale getirmeyi amaçlar.

Öncelikle, geleneksel tıbbın dışında yapılan her tedaviyi “alternatif” olarak etiketlemek, hem bilime hem de binlerce yıllık tıbbi bilgi birikimine büyük haksızlıktır.

Kronik hastalıkların tedavisinde —özellikle de yıllardır devam eden, klasik yaklaşımlarla kalıcı sonuç alınamayan vakalarda— birbirini tamamlayan farklı yöntemlerin bir arada kullanılması son derece doğaldır.
Ve bu yaklaşım, hastaya gerçek bir iyileşme yolculuğu sunabilir.

Bugün pek çok kronik hastalığın arkasında yanlış beslenme alışkanlıkları, stres, çevresel toksinler, uyku bozuklukları, hareketsizlik ve bağırsak sağlığı gibi köklü ama göz ardı edilen faktörler yatmaktadır.
İşte biz, bütüncül tıp yaklaşımıyla bu kök nedenlere odaklanıyoruz.

Tedavide:

  • Beslenme düzenlemeleri,

  • Ozon terapi,

  • Proloterapi,

  • Fitoterapi,

  • Kupa terapisi gibi tamamlayıcı tıp yöntemlerini, modern tıbbın sunduğu tanı ve takip yöntemleriyle birlikte kullanıyoruz.

Bu yöntemler, vücudun kendi kendini iyileştirme mekanizmalarını destekleyerek, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve kalıcı iyileşmenin kapısını aralıyor.

Yani biz ilaçlara karşı değiliz. Gerektiğinde, uygun doz ve sürede kullanılması gereken ilaçlar elbette değerlidir. Ancak sadece ilaçla kronik hastalıkları tedavi etmeye çalışmak, hastalığı bastırmakla yetinmek demektir. Oysa bizim hedefimiz gerçek ve sürdürülebilir iyilik hali.

Ne yazık ki bugün, hastaneler ilaçlarla rahatlamak isteyen ama iyileşemeyen hastalarla dolu.
Bir doktor bir günde 100 hastaya bakmak zorunda kalıyor.
Hastalar ise torbalar dolusu ilaçla yaşamaya alışmış ama yine de kendini iyi hissetmiyor.
Devasa şehir hastaneleri bile yetmiyor, çünkü biz sadece semptomları bastırıyoruz, kök nedenleri ortadan kaldırmıyoruz.

Oysa kronik hastalıklar, hızlı çözümlerle değil, köklü yaşam tarzı değişiklikleriyle iyileşebilir.

Bütüncül tıpta odak noktamız hastalık değil, sağlıktır.
Hedefimiz, bir semptomu bastırmak değil, onu doğuran koşulları ortadan kaldırmaktır.

Biz, modern tıbbın teknolojisini ve teşhis gücünü; kadim geleneksel bilgeliğin sunduğu doğal yöntemlerle birleştiriyoruz.
Yani ya/ya da değil, hem/hem de yaklaşımını benimsiyoruz.
Bu sayede, “ömür boyu ilaç kullanması gerekir” denilen hastalıklarda bile şaşırtıcı ve yüz güldürücü sonuçlar alabiliyoruz.


18 yıllık meslek hayatımın son 7 yılı, bu bütünsel yaklaşıma adadığım en verimli yıllar oldu.
Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki; kronik hastalıkların kök nedenlerini düzelttiğimizde, uzun yıllardır ilaç kullanan pek çok hastanın ilaçlarını azalttığını, hatta tamamen bıraktığını görmek mümkün oluyor.

Bugün hem hastaların hem de doktorların bu yaklaşıma ilgi göstermesi umut verici.
Ve inanıyorum ki; çok yakın gelecekte, bütüncül tıp hem Türkiye’de hem de dünyada çok daha güçlü bir yer edinecek.

Çünkü sağlık, sadece bir reçeteden değil; doğru bakış açısından doğar.