Günlük pratikte en sık karşılaştığımız şikayetlerden biri: midede yanma, ekşime, hazımsızlık ve reflü. Ve neredeyse bu şikayetlere sahip herkesin elinde "mide koruyucu" diye adlandırılan proton pompa inhibitörleri (PPI).
Evet, bu ilaçlar kısa vadede semptomları hafifletiyor ama asıl soruyu sormalıyız: Gerçekten tedavi ediyorlar mı? Yoksa sadece bastırıyorlar mı?
Genç, sağlıklı bir bireyde mide pH'ı yaklaşık 1 civarındadır. Yani çok güçlü bir asit. Buna rağmen bu kişilerde yanma, ekşime ya da ülsere rastlanmaz. Çünkü mide, kendi asidinden korunmak için mukus tabakası ile örtülmüştür.
Aslında ülserin nedeni asidin fazlalığı değil, mukozal bariyerin zayıflamasıdır. O halde neden mide asidini baskılayan ilaçlarla ülseri tedavi etmeye çalışıyoruz?
Reflüde mide asidi yemek borusuna kaçar. Bu kaçağın nedeni mide asidi değil, alt özofagus sfinkterinin zayıf olmasıdır. Sorulması gereken soru şu olmalı: Bu sfinkter neden yeterince kapanmıyor ve bu durumu düzeltmek için neler yapabiliriz?
"Koruyucu" adı verilen bu ilaçlar, dünyada kolesterol ilaçlarından sonra en çok satılan ikinci ilaç grubudur. Sadece Türkiye'de yıllık 34 milyon kutu satılmaktadır. Pek çok hasta bu ilaçlara ömür boyu mahkûm edilmekte, "ilacı kesersen mide kanamasından ölürsün" gibi ifadelerle korkutulmaktadır.
Ancak bilimsel çalışmalar, uzun süreli kullanımın ciddi riskler taşıdığını gösteriyor:
Atrofik gastrit ve mide kanseri riski
B12, magnezyum, demir gibi vitamin-mineral eksiklikleri
Bağırsak florasını bozarak disbiyoz ve karaciğer hasarı
Artmış felç ve böbrek yetmezliği riski
BMJ Open'da yayınlanan bir çalışmaya göre %25 daha yüksek mortalite
Bu sorunu bütüncül bir bakışla ele almak gerekir. Yani:
İşlenmiş gıdalar, rafine şeker ve gluten kesinlikle diyetten çıkarılmalı.
En az 4 hafta gluten eliminasyonu yapılmalı.
Süt ve süt ürünleri, laktoz intoleransı varsa diyetten çıkarılmalı.
SIBO varsa tedavi edilmeden mide şikayetleri düzelmez.
B12, demir, magnezyum, D vitamini gibi temel destekler yerine konmalı.
Yemeklerden önce elma sirkesi gibi doğal mide asidi destekleri kullanılabilir.
Reflüde yemeklerden önce ve sonra 30 dakika su içilmemesi önemlidir.
Aloe vera, meyan kökü, sarı kantaron yağı, hatmi kökü, sakız reçinesi gibi doğal desteklerle mide mukozası onarılabilir.
Melatonin desteği bazı dirençli vakalarda etkili olabilir.
Mide ve barsak şikayetlerinin temelinde çoğu zaman gıda intoleransları yatar. Buğday ve süt ürünleri gibi sık tüketilen gıdalar, bağırsak mukozasında kronik enflamasyon oluşturabilir. Bu durum;
Ülser
Reflü
İnflamatuvar barsak hastalıkları
İrritabl barsak sendromu gibi sorunlara zemin hazırlar.
Ayrıca bozulmuş bir flora, candida gibi fırsatçı mikroorganizmaların çoğalmasına yol açar. Bu da barsak geçirgenliğini artırarak yeni alerjilerin ve otoimmün sorunların ortaya çıkmasına neden olur.
Düzenli egzersiz, barsak hareketlerini ve stres seviyesini düzenler
Yoga, meditasyon, nefes çalışmaları parasempatik sistemi destekler
Alkol, kafein azaltılmalı
Uyku hijyenine önem verilmeli
Yemek günlüğü tutarak hangi besinlerin şikayet tetiklediği belirlenmeli
Bu ilacı birden kesmek neredeyse her zaman başarısızlıkla sonuçlanır. Vücut ilaca bağlı adaptasyon geliştirir. Bu nedenle;
Kademeli azaltma protokolü uygulanmalıdır
Yukarıda saydığımız tüm destekler kullanılarak tedavi altyapısı güçlendirilmelidir
Yıllarca mide ilacı kullanıp da bir türlü iyileşemeyen hastalarımızda gördüğümüz şudur: Vücudun dengesini yeniden kurduğunuzda, mide kendini onaracak gücü bulur. Bütüncül bir yaklaşımla şikayetler kalıcı şekilde ortadan kalkabilir.
Unutmayalım: Şifa, sadece semptomu bastırmakla değil, sebebi ortadan kaldırmakla mümkün olur.
Not: Bu yazı yalnızca bilgilendirme amacı taşır. Tedavi planı için mutlaka uzman hekiminize danışın.