Migren, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen, bazen saatlerce, hatta günlerce süren baş ağrılarıyla kendini gösteren karmaşık bir rahatsızlıktır. Işık ve sese karşı hassasiyet, mide bulantısı, hatta geçici görme kayıpları gibi birçok belirtiyle birlikte seyredebilir. Bu belirtiler, kişinin hem sosyal hem de iş hayatını doğrudan etkileyebilir.
Migrenin sıradan bir baş ağrısı olmadığı artık net bir şekilde bilinmektedir. Zonklayıcı, gök gürültüsü gibi tarif edilen migren atakları kişiyi birkaç gün boyunca iş yapamaz hale getirebilir. Kadınlarda daha sık görülen bu nörolojik tablo, çocukluk çağlarından itibaren başlayabilir. Migrenin altında yatan nedenleri anlamak, etkili ve kalıcı bir iyileşme için çok büyük önem taşır.
Geleneksel tıp yaklaşımlarında migren genellikle ağrı kesiciler, triptan grubu ilaçlar ya da bazı antidepresanlarla kontrol altına alınmaya çalışılır. Ancak bu ilaçlar çoğu zaman sadece belirtileri bastırır ve uzun vadede kalıcı bir çözüm sunmaz. Ayrıca bu ilaçların yan etkileri de göz ardı edilmemelidir.
Bütüncül tıp ise migrene çok daha farklı bir pencereden bakar. Migreni bir hastalık değil, vücutta bozulan iç dengenin bir sinyali olarak görür. Asıl amaç, bu dengesizliğe neden olan kök sorunları bulmak ve vücudu yeniden dengeye kavuşturmaktır.
Bütüncül ve Fonksiyonel tıpta migrenin pek çok farklı tetikleyicisi olabilir:
Gıda intoleransları (özellikle gluten, süt ürünleri, katkı maddeleri)
Bağırsak florası bozuklukları ve geçirgen bağırsak sendromu
Kronik stres ve uyku düzensizlikleri
Hormonal dengesizlikler (özellikle kadınlarda östrojen-progesteron dengesizliği)
Magnezyum, B2 vitamini, koenzim Q10 eksikliği
Ağır metal birikimi ya da toksin yükü
Bu faktörlerin her biri, beyindeki damar yapısını etkileyerek migren ataklarına zemin hazırlayabilir. Fonksiyonel tıpta yapılması gereken, her bireyin detaylı hikayesiyle birlikte bu tetikleyicileri belirlemek ve kişiye özel bir yol haritası oluşturmaktır.
Migreni sadece baş ağrısı olarak değerlendirmemek gerekir. Bu hastalıkta bağırsak sağlığı, bağışıklık sistemi, hormonal denge, zihinsel stres düzeyi, geçmiş travmalar ve hatta çocukluk hastalıkları bile değerlendirme sürecine dahil edilmelidir.
Bağırsak geçirgenliği (leaky gut), disbiyozis (bağırsak flora bozukluğu), gıda intoleransları gibi sorunlar migrenin altında yatan çok önemli nedenlerdir. Bağırsak duvarı geçirgen hale geldiğinde, toksinler ve sindirilmemiş besin parçacıkları kana karışarak bağışıklık sistemini aktive eder. Bu inflamasyon süreci ise nörokimyasal dengeleri bozarak migren ataklarını tetikler.
Bu nedenle tedaviye çoğu zaman bağırsakları onarmakla başlarız. Eliminasyon diyeti ile bağırsağı tahriş eden gıdalar diyetten çıkarılır. Probiyotikler, prebiyotikler, bağırsak duvarını destekleyen doğal desteklerle flora dengesi sağlanır.
Migren hastalarında hücre içi magnezyum seviyeleri sıklıkla düşüktür. Magnezyum eksikliği, damar spazmlarını, nörotransmitter dengesizliklerini, pıhtılaşmayı ve enflamasyonu tetikleyerek migrenin hem şiddetini hem de sıklığını artırır. Magnezyum ayrıca stres yönetiminde, kas gevşetici etkisiyle ve beyin damarlarında kan akışını düzenlemesiyle de çok etkilidir.
Migren tedavisinde önerdiğimiz magnezyum formları:
Magnezyum Bisglisinat: Yüksek biyoyararlanım, sinir sistemi ve uyku için ideal.
Magnezyum Sitrat: Migrene eşlik eden kabızlık varsa tercih edilir.
Magnezyum Malat: Hücresel enerji üretimini artırır.
Magnezyum Taurat: Özellikle insülin direnci olanlarda önerilir.
Bu formların kombinasyonları da oldukça faydalıdır. Magnezyumun B6 vitamini (özellikle aktif formu P5P) ile birlikte kullanılması biyoyararlanımı artırır.
Migren tedavisinde izlediğimiz bütüncül yaklaşımda öncelikle detaylı bir değerlendirme yapılır. Beslenme alışkanlıklarından uyku düzenine, stres seviyesinden bağırsak sağlığına kadar her başlık dikkatle ele alınır. Ardından kişiye özel bir tedavi protokolü planlanır:
Beslenme düzenlemesi: Özellikle migreni tetikleyen gıdalar belirlenir ve eliminasyon diyeti uygulanır.
Magnezyum, B vitamini, D vitamini gibi eksiklikler giderilir.
Bağırsak florası desteklenir, varsa sızıntılı bağırsak sendromu tedavi edilir.
Fitoterapi (bitkisel destekler) ile inflamasyon azaltılır ve sinir sistemi desteklenir.
Ozon tedavisi, nöral terapi ve IV terapi gibi tamamlayıcı yöntemlerle hem bağışıklık hem de dolaşım sistemi desteklenir.
Uyku ve stres yönetimi için doğal yöntemler, nefes egzersizleri ve gerektiğinde psikolojik destek planlanır.
Uyku düzeninde bozulma
Öğün atlamak veya uzun süre aç kalmak
Susuzluk
Hava değişimi
Parfüm, deterjan, boya kokuları
Yüksek ses veya parlak ışıklar
Regl dönemi
Çikolata, peynir, alkol, işlenmiş et ürünleri
Katkı maddeleri (MSG, nitrit, aspartam)
Prodrom Dönemi: Ruh hali değişiklikleri, yorgunluk, bağırsak problemleri.
Aura Dönemi: Görme bozuklukları, uyuşmalar.
Ağrı Dönemi: Genellikle tek taraflı, zonklayıcı baş ağrısı.
Postdrom Dönemi: Bitkinlik, konsantrasyon bozukluğu, aşırı idrara çıkma.
Migrenle yaşayan çoğu insan yıllarca bu durumun kaderleri olduğunu düşünür. Ancak kök nedenlere yönelik planlanan bütüncül tedavilerle migrenin sıklığı ve şiddeti belirgin şekilde azalabilir, bazı hastalarda tamamen kaybolabilir. Tedavide sabır, süreklilik ve kişinin bu sürece aktif olarak katılması başarıyı getiren temel unsurlardır.
Migren, sadece bir baş ağrısı değil; bedeninizin size "benimle ilgilen" diyen bir çağrısıdır. Bu çağrıyı doğru okumak, onu bastırmak yerine anlamaya çalışmak, sağlığınıza atacağınız en önemli adım olabilir.
Eğer siz de kronik migren ataklarından yorulduysanız ve artık ilaçsız, doğal ve kökten çözümler arıyorsanız, kliniğimizde sizin için en uygun, bilimsel temellere dayanan, kişiye özel bütüncül bir tedavi planı ile tanışabilirsiniz.