Karaciğer Hastalıklarında Bütüncül Yaklaşım

Karaciğer Hastalıklarında Bütüncül Yaklaşım

KARACİĞER: VÜCUDUN AĞIR İŞÇİSİ 

Karaciğer vücudumuzdaki toksinleri temizleyen en önemli organdır.

Kaburga yayının hemen altında, midenin solunda bulunan karaciğer, süngerimsi yapıda olup yaklaşık 1,5-2 kg ağırlığındadır. Karaciğerin bağırsaklardan emilen her şeyin ilk gittiği yer olduğunu biliyor muydunuz? Bu değerli organ adeta bir kontrol merkezidir ve orada gerekli ön incelemeler ve işlemler yapılır. İşlediği maddeler kan yolu ile vücudun diğer organlarına dağılır.

Vücuda zararlı olanlar tehlikesiz hale getirildikten sonra oradan diğer organlara ve dokulardaki hücrelere gönderilir. Yani aldığımız ilaçlar, içtiğimiz alkol, kimyasal dolu yiyecekler, yediğimiz tatlının içindeki şeker bu bahsettiğim karaciğer ziyaretini mutlaka yapar. Ama maalesef kontrol merkezine giden madde ne kadar zararlıysa bu maddeyi zararsız hale getirmek için uğraşan karaciğer de o ölçüde zarar görür.

Çok dayanıklı bir organdır; kendini yenileme kapasitesi yüksektir. Ama onun da elbette bir dayanma noktası vardır. Ve o noktadan sonra tehlike sinyalleri vermeye başlar. Karaciğer fonksiyonları bozulabilir.

Vücudumuzu hastalıklardan ve tehlikelerden bağışıklık sistemi korur. Ancak bağışıklık sistemini de aşırı yüklenmekten karaciğerimiz korur.

Karaciğerle ilgili en önemli sorun, sorun çıkarmamasıdır! Siz ona ne yaparsanız yapın uzun süre hiç sesini çıkarmadan çalışmaya devam eder. Ve belirtiler iyice ortaya çıktığında bir parça geç kalınmış olabilir. Bu belirtiler o kadar genel belirtilerdir ki, midenizde ya da bağırsağınızda önemsiz bir problem olduğunu düşünür ve boşverirsiniz. Belki biraz gazınız olur belki mideniz bulanır. Kendini yorgunluk ve halsizlikle de gösterebilir ama bunlar kolayca atlanabilecek bulgulardır.

Karaciğerin başlıca görevleri

Yağları sindirmekte gerekli olan "safra"yı üretir.

Yağ, karbonhidrat ve protein metobolizmasını düzenler.

Vücuda giren toksik maddeleri vücuttan atmaya çalışır.

Vücut ısısını ayarlar.

Kanın pıhtılaşmasını sağlayan protrombini üretir.

Kan üretimini olumlu yönde etkiler.

Kandaki şekeri glikojen şeklinde depolar.

Vücudun şeker düzeyi düştüğünde depolanmış şekeri kullanılabilir şekere dönüştürür.

Vitaminleri ve demiri depo eder.

Vücuttaki sıvının damar içinde kalmasını sağlayan protein olan albümini üretir.

Eski kırmızı kan hücrelerini tahrip eder.

Karaciğeri tehdit eden unsurlar

Alkol karaciğer için son derece önemli bir tehdittir.

Diğer bir düşmanı ise bilinçsiz kullanılan ilaçtır. Özellikle bazı ilaçların toksik özellikleri çok fazladır. Kolesterol ve mantar ilaçları, bazı romatizma ilaçları, tetrasiklin gibi antibiyotikler, kortizon, bazı depresyon ilaçları ve hatta parasetamol içeren basit ağrı kesiciler bile ciddi karaciğer hasarına yol açabilir. Bu nedenle hepatit geçmişiniz vb karaciğer probleminiz varsa doktorunuzu mutlaka uyarın.  

Diğer yandan sadece ilaçlar değil kimi bitkisel takviyeler de karaciğer hasarına sebep olabilir. Örneğin sinameki, kedi otu, kava-kava bilinçsiz kullanılmamalı. Aksi taktirde karaciğere zarar verebilir. Ayrıca zararsız bir bitki kullandığınız diğer ilaçlar ile etkileşime girerek karaciğere zarar verebilir. Bunu da dikkate alın.

Rafine edilmiş karbonhidratların ve şekerli içeceklerin aşırı tüketimi karaciğeri çok yorar. En çok da bir çeşit şeker olan früktoz karaciğeri çok yorar. Yediğimiz her şeyin içine katılan ve mısır nişastasından elde edilen früktoz çok tehlikelidir.

İnsülin direnci ile ilişkili kalın bel bölgesi ve obezite karaciğer sağlığını tehdit eder. İnsülin direnci sonucu kanda trigliserit aşırı artar ve bu da karaciğerde yoğun trigliserid depolanmasına yol açar.

Bozulmuş bağırsak sağlığı, bağırsak florası karaciğerin toksinleri uzaklaştırmasını engeller.

Karaciğer testleri ne anlatıyor ?

Kan tahlilinizi anlamanız için şu liste yardımcı olacaktır:

Alanin transaminaz (ALT) : Karaciğer hücrelerinde bulunan bir enzim olan ALT, proteini metabolize etmenize yardımcı olur. Normalde, kandaki ALT seviyesi düşüktür. Karaciğer hasarı söz konusu ise ALT değeri yükselir.

Aspartat transaminaz (AST): AST enzimi bir aminoasit olan aleninin metabolizmasında rol alır. Yoğun olarak karaciğerde bulunan bu enzimin yüksekliği, karaciğer rahatsızlığı ya da hasarına işaret eder.

Alkalin foffataz (ALP): Ağırlıklı olarak karaciğer ve safra kanalında bulunan ALP enziminin normalden yüksek seviyelere çıkması, karaciğer hastalığı ya da hasarına işaret eder.

Gamma- glutamil transferaz (GGT): Bu test kandaki GGT enzimi oranını ölçer. GGT seviyesindeki yükselmeler safra kanalı zedelenmesinin habercisidir.

Albumin ve protein: Albumin (karaciğer tarafından üretilen bir protein) seviyesi, vücudunuz hastalıklarla savaşırken karaciğerinizin ne kadar protein ürettiğini gösterir. Normalden daha düşük seviyede olması karaciğerde bir problem olduğunu gösterir.

Bilirubin: Alyuvarların bozulması sonucu meydana gelen bilirubin maddesi normalde karaciğerden geçerek dışkı yoluyla atılır. Bilirubin seviyesindeki yükselmeler ise bir karaciğer probleminin varlığına işaret eder.

 

KARACİĞER YAĞLANMASI

Karaciğer yağlanmasına tıbbi literatürde hepatosteatoz denir. Karaciğer hücrelerinde aşırı yağ birikimi sonucu karaciğer yağlanması oluşur. Az miktarda karaciğer hücresinde normalde yağ bulunmaktadır. Fakat karaciğerde yağ oranı %5-10 u aşarsa karaciğerde yağlanma ismini alır ve daha da artarsa karaciğer işlevlerini bozar.

Karaciğer yağlanması ile karaciğer hücrelerinde harabiyet ve hücre ölümü olabilir. Yağlanma arttığı zaman yağlı iltihap ve ardından siroz gelişme riski bulunur.

Alkole bağlı karaciğer yağlanmasına sık rastlanır. Ancak bir de NASH ( Non- Alkolik Streato Hepatit) denilen karaciğerde alkol kullanımıyla ilişkili olmayan yağ birikimi anlamına gelen karaciğer yağlanması vardır ve metabolik sendromun karaciğerdeki açığa çıkış şekli olarak kabul edilmektedir. Aslında batı ülkelerinde karaciğer nakillerinin bir numaralı sebebi siroz vb değil NASH dir.

NASH SEBEPLERİNİN EN BAŞINDA

Aşırı Kilo,

Aşırı Karbonhidrat Tüketimi,

İşlenmiş Gıdalar,

Trans Yalar,

Früktoz,

Gdolar,

Proteinden Fakir Beslenme,

Kan Yağları Yüksekliği

Tip 2 Diyabet

geliyor. Ciddiye alınmalıdır çünkü tedavi edilmezse yaşamı tehdit eder.⁣⁣⁣⁣⁣

KARACİĞER YAĞLANMASININ BELİRTİLERİ

Karaciğer yağlanmasının hasta tarafından fark edilen belirtisi genellikle olmaz. Karaciğer yağlanması sinsi semptomlarla seyredebilir ve sıklıkla kan testleri ile tespit edilir. Çoğu zaman başka hastalık tarafından yaptırılan ultrasonda fark edilir. Ya da karaciğer fonksiyon testlerinin yüksek bulunması ile istenilen ileri tetkiklerde görülür.

En tipik belirtiler:

* Yorgunluk ve güçsüzlük

* İştah kaybı

* Mide bulantısı ve kusma

* Karın bölgesinin merkezinde veya sağ tarafında hafif ağrı ya da dolgunluk duygusu.

* Şiddetli karın ağrısı

*Karında ve ayaklarda şişmeler

*Erkeklerde göğüslerde büyüme, tüy dökülmesi

*Ciltte kuruma, pullanma, kaşınma,

*Damarsal genişlemeler, avuç içlerinde kızarma,

*Saç ve kaşlarda azalma

NASH’de karaciğer hücreleri zarar görmeye ve şişmeye başlar. Bu duruma "balonlaşma" adı verilir. Hastalığın ilerlemesini durdurmak için hiçbir şey yapılmazsa, karaciğerde yara dokusu (nedbe) oluşmaya başlar. Bu dokuya ‘fibrozis’ adı verilir. Bu yara izi dokusu arttıkça karaciğer düzgün çalışamaz ve karaciğerin işlevi gün geçtikçe bozulur. Fibrozis dört evre halinde sınıflandırılabilir :

Fibrosis 1.evre (F1=hafif)

Fibrosis 2.evre (F2=orta)

Fibrosis 3.evre (F3=şiddetli)

Fibrosis 4.evre (F4=siroz)

 

NASH tedavisinde asıl hedef, fibrozis ilerlemesini durdurmak hatta geri çevirip tamamen ortadan kaldırmaktır. NASH siroza ya da karaciğer kanserine yol açtığında hayatta kalabilmek için karaciğer nakline ihtiyaç duyulabilir. Ne yazık ki tüm hastalar bunun için uygun değildir.

TEDAVİ

Yaşam tarzı değişiklikleri

Egzersiz ve diyet tedavinin temel taşlarıdır. Kilo fazlalığı varsa verilmelidir. Kilonuz fazlaysa karaciğeriniz tehdit altındadır.

Früktoz içeren mısır şurubu ile hazırlanan gıdalar, işlenmiş market ürünleri, gazlı şekerli içecekler, gluten içeren tahıllar, süt beslenmeden çıkarılmalıdır.

Özellikle küçükbaş hayvanların etleri ve sakatatları, merada otlayan dana etleri-ciğeri, organik tavuk, mevsiminde koyu yeşil yapraklı sebzeler, brokoli, enginar, karahindiba,sarımsak, yaban mersini, karadut, avokado, ananas, greyfurt başta olmak üzere taze sebze ve meyveler (mümkünse organik değilse taze ilaçtan arındırılmış), ev yapımı probiyotik turşu, ceviz badem gibi çiğ kuruyemişler beslenmede mutlaka bulundurulmalı. Taze sıkılmış da olsa meyve sularından kaçınmalı. Meyveler abartılmadan ve mümkünse kabuğuyla tam olarak tüketilmelidir.

Omega3/omega 6 dengesi(1/3 civarı) korunmalı. Eğer Omega 6 fazla tüketilirse karaciğer yağlanmasını arttıracağından Ayçiçek yağı, soya yağı, pamuk yağı, mısırözü yağları tüketimi yerine soğuk sıkım sızma zeytinyağı tercih edilmelidir.

Önerilen Besin Takviyeleri

Vitamin E:  İltihabi sürecin yol açtığı hasarı azaltır. Doktor tavsiyesi ile kullanılmalı; sürekli kullanmaktan kaçınmalı. Vitamin C ile kombine edilebilir.

Kolin, lesitin: Karaciğer yağlanması kolin yetersizliğine bağlı olarak gelişebilir. Früktoz ve alkol karaciğerde metabolize olarak fazlası yağa dönüşüyor. Bu yağın karaciğerden kan dolaşımına taşınması gerekir. İşte bu işlemde kolin önemli rol oynuyor ve eksik olursa yağ taşınamadığı için karaciğer yağlanmasına yol açılıyor. Ayrıca doymuş yağların metabolize olması için de koline ihtiyaç var. Yumurta sarısı, ayçekirdeği, merada otlayan dana ciğeri beslenme yoluyla alınabilecek kolin kaynağıdır. Günde 2-10 gr lesitin alınması önerilir. Ancak bu amaçla kullanılan besinler GDO suz olmalıdır.

Probiyotik: Plasebo kontrollü bir çalışmada NASH de günde 2 kapsül probiyotik desteği 8 hafta süreyle verilmiş , insülin, insülin direnci ve iltihabi bulgularda azalma gözlenmiştir.Probiyotik denildiğinde aklınıza probiyotik gıdalar da gelsin. İlla takviye formunda olması gerekmez.

Resveratrol: Günde 500 mg resveratrol verilmesi karaciğer fonksiyonlarında (ALT) ve karaciğer yağlanmasında belirgin azalma sağlamıştır.

Milk thistle (devedikeni): Hem serbest radikallerin yıkıcı etkisini engelleyebilen hem de glutatyon ve süperoksit dismutaz seviyelerini artırabilen milk thistle karaciğer tedavisinde eski zamanlardan beri kullanılan temel bir bitkidir.

Alfalipoik asit:Karaciğeri siroz, Hepatit B ve C den korumaya çok iyi bir destektir. ALA karaciğeri zararlı hücre değişimlerinden korur ve toksinlerin vücuttan atılmasında yardımcı olur.

Selenyum: Glutatyon peroksidaz enzim aktivitesi için gerekli olan mineraldir.Kronik karaciğer hastalığı olanlarda selenyum düzeyleri düşüktür.3-4 adet Brezilya cevizi de yeterlidir.

Omega 3: IFOS onaylı Omega3 desteği ile vücudun Omega6/Omega3 oranı dengelenmeli. Zararlı yağlar da beslenmeden çıkarılmalı. Omega 3 karaciğerdeki oksidatif stresi ve iltihabı azaltır.

Vitamin D: D vitamini eksikliği, kronik karaciğer hastalığı olan hastalarda oldukça yaygındır.

Betain: Homosistein seviyelerini düşürür. NASH de ve sirozda etkilidir.

S-adenozilmetiyonin (SAMe): Karaciğer hastalıklarında vücutta SAMe değerleri oldukça azalır.Dolayısıyla toksini uzaklaştıran glutatyon seviyeleri düşer.SAMe bilirubin ve karaciğer enzim düzeylerini normale çevirmeye destek olmaktadır.

Cordyceps sinensis: Bağışıklık sistemi ve karaciğeri desteklemek için asırlardır kullanılır.

Kahve: Alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığı olan bireylerde ılımlı tatlandırılmamış kahve tüketmek faydalı bulunmuştur.

Çemen: Karaciğer ve dalak büyümesi, dispepsi, gastrit, diyabetde yararlanılır.

Enginar yaprakları: Karaciğeri korur. Yağların sindirimine yardımcı olur.Yüksek LDL ve kolesterol düşürmede etkilidir.

Yeşil çay: Günde 3-5 fincan tok karna tüketilmesi önerilir. Şeker metabolizmasını düzenler.

Meyan Kökü: Karaciğer koruyucu ve in vivo olarak antiviral etkilidir. Meyan kökü ekstresi alanin aminotransferaz (ALT) ve aspartat aminotransferaz (AST) enzim düzeylerini düşürmede etkilidir. Meyan kökü potasyum seviyelerini azaltabilir. Bu nedenle diüretik alan ve kalp problemleri olan kişilerde kullanılmaması daha iyidir.